Dizide bir arkadaş grubu olan 5 kız anlatılıyor. Spencer Hastings, Hanna Marin, Aria Montgomery, Emily Fields ve Alison DiLaurentis. Bir pijama partisinde Alison kaybolur ve hiçbir yerde bulunamaz. 1 yıl sonra cesedi eskiden yaşadığı evin arkasında görülür. Cesedi bulununca diğer dört kız "A" adlı anonim birinden mesajlar alır, bunlar sadece Alison'ın bildiği sırları içeren mesajlardır. Cenaze töreninden sonra bile mesajlar almaya devam ederler ve bu sayede tekrar bir araya gelirler.

Artık uslanmış olan uçarı bir kız, hiç ummadığı bir anda ailesinin profesyonel basketbol takımının başına getirildiğinde bir iş kadını olarak kendini kanıtlamak zorunda kalır.

Lidia Poët'in Hukuk Mücadelesi, izleyenleri zamanda geriye götürüp İtalya'nın ilk kadın avukatının çarpıcı öyküsüne tanık olmaya davet ediyor. Bu sürükleyici dönem draması, Lidia Poët adındaki cesur bir kadının mesleki serüvenini ve engellerle dolu hukuk dünyasında var olma çabasını anlatıyor. Lidia, dönemin katı kurallarına ve kadınlara yönelik önyargılara rağmen avukat olabilmek için büyük bir azimle mücadele ediyor. O zamanlarda kadınların avukatlık yapması kabul görmediği için, Lidia her adımda önyargılarla ve haksızlıkla yüzleşiyor. Ancak o, pes etmek yerine daima ileriye bakıyor ve hayallerinden vazgeçmeden yollar arıyor. Lidia Poët'in kararlı duruşu, yalnızca hukuk dünyasında bir çığır açmakla kalmıyor; aynı zamanda adalet arayışında olanların umudu haline geliyor. Dizi boyunca Lidia, karşısına çıkan tüm engelleri aşarken, bir yandan da gizemli cinayetlerin perde arkasını aralamak için araştırmalar yapıyor. Bu yolda karşılaştığı olaylar, ona sadece hukuki bilgilerini değil, aynı zamanda insan doğasını ve adalet kavramını da daha derinden anlamasını sağlıyor. Dizi, bir kadının kendi yerini bulma ve topluma faydalı olma serüvenini, heyecan dolu bir öykü çizgisiyle birleştiriyor. Aynı zamanda, Lidia'nın mücadelesi, hem kadın hakları hem de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çarpıcı mesajlar veriyor. Lidia'nın direnci ve inancı sayesinde, izleyiciler, o zor zamanlarda bile hiçbir şeyin imkânsız olmadığını görebiliyor. Gerçek bir hikâyeden esinlenen bu yapım, o dönemin zor koşullarını ve toplumun önyargılı yapısını gözler önüne sererken, bir yandan da Lidia'nın azmi ve kararlılığı ile izleyenlere ilham veriyor.

Seri Katil Zodiac belgesel dizisi, Amerika tarihinin en ünlü ve esrarengiz davalarından birini anlatıyor. Bu suç hikayesi, uzun yıllar boyunca çözülmeyi bekleyen Zodiac cinayetlerini konu alıyor. Zodiac, 1960'ların sonu ve 1970'lerin başında işlediği cinayetlerle halkı dehşete düşürdü. Ancak, en korkutucu yanı yakalanmamış olmasıydı. Dizi, cinayetlerin çözülmemiş olmasından dolayı hala huzur bulamayan bir aileye odaklanıyor. Onlar, Zodiac cinayetlerinin gizemini çözmek ve gerçeği öğrenmek için yola koyuluyorlar. Belgesel boyunca aile, Zodiac'ın kimliğini ortaya çıkarmak için ellerindeki ipuçlarını ve tanıkların ifadelerini izleyicilerle paylaşıyor. Bu sırada, Zodiac'ın olası kimliği üzerine birçok teori de ele alınıyor. Bununla birlikte, Zodiac'ın işlediği suçlar ve arkasındaki karanlık zihin yapısı, izleyiciyi derin bir meraka sürüklüyor. Gerilim her bölümde biraz daha artarken, katilin kim olduğu sorusu akıllardan çıkmıyor. Aile, sadece kendileri için değil, aynı zamanda Zodiac'ın kurbanlarının yakınları için de adalet arıyor. Zaman zaman umutsuzluğa kapılsalar da, vazgeçmiyorlar. Tanıkların yıllar sonra ortaya çıkan yeni bilgileri, olayların nasıl geliştiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Üstelik, dizide yer alan dedektifler ve suç uzmanları, Zodiac'ı yakalamak için kullanılan yöntemleri detaylıca anlatıyor. Sonuç olarak, Seri Katil Zodiac belgeseli sadece bir suç öyküsü anlatmıyor; aynı zamanda adalet arayışındaki insanların mücadelelerini ve inatlarını da gözler önüne seriyor. Dizi, gerçeği öğrenme arzusu taşıyan herkes için heyecan verici bir deneyim sunuyor.

Uluslararası bir krizin ortasında, bir diplomatik kariyer memuru İngiltere elçisi olduğu yüksek profilli yeni işi ve parlak bir politikacıyla çalkantılı evliliği arasında bocalar.

FBI Amerika Birleşik Devletleri’nde hemen hemen 300’den fazla aktif seri katil olduğunu tahmin etmektedir. Bu katiller birbirleriyle iletişim kurmak için bir yol bulurlarsa ne olur? Ya da birlikte çalışıp ülke çapında ortaklıklar kurarlarsa? Zeki bir psikopat seri katil diğerlerini bir araya getirir ve bir hayran kitlesi oluşturursa neler yaşanır? Ünlü seri katil Joe Carroll (James Purefoy) ölüm hücresinden kaçar ve yeni bir çılgınlığa soyunur. Bunun üzerine FBI, eski ajan Ryan Hardy’i (Kevin Bacon) davaya danışmanlık yapması için departmana geri çağırır. Artık göz önünde olmayan Hardy, edebiyat öğretmenliği yaptığı Virginia Üniversitesi’nin kampüsünde 14 kız öğrenciyi öldüren Carroll’ın dokuz yıl önce yakalanıp hapse atılmasından sorumludur. Hardy, Carroll’la ilgili her şeyi bilmektedir. Onu herkesten iyi tanır. Belki Carroll’ın psikolojik ve entelektüel anlamda tek dengidir. Ancak yıllar önce Carroll davasını çözen Ryan Hardy artık farklı bir adamdır. Bu seri katili yakalamak için harcadığı süre boyunca hem fiziksel hem de zihinsel olarak yaralanmış olan Hardy sahadan ayrılalı uzun zaman olmuştur. Bu soruşturma Hardy’nin kurtuluşudur, harekete geçme çağrısıdır.

Dünyanın dört bir yanındaki mutfaklara ilham veren, yemek yeme alışkanlıklarımızı kökten değiştiren dört efsanevi şefin olağanüstü hikayesi. Emmy adayı bu büyüleyici belgesel dizi, Jamie Oliver'ın okullardaki beslenme devriminden, José Andrés'in insani yardım mutfaklarına, Alice Waters'ın sürdürülebilir tarım vizyonundan, Thomas Keller'ın mükemmeliyetçi mutfak sanatına uzanan bir yolculuğa çıkarıyor. Her biri kendi alanında birer öncü olan bu dört ismin tutkusu, azmi ve yaratıcılığı, sadece yemek yapma biçimimizi değil, dünyaya bakış açımızı da derinden etkiliyor. Mutfakta sınırları zorlayan, topluma ilham veren ve damaklarda unutulmaz tatlar bırakan bu dört dev ismi daha yakından tanıyın. Bu dizi, yemek ve insanlık arasındaki derin bağı keşfetmek için kaçırılmaması gereken bir fırsat.

Molly Kochan 4. evre meme kanseri teşhisini duyduktan sonra kocasını terk eder ve hayatında ilk defa cinsel arzularını tüm karmaşıklığını keşfe çıkar. Bu macerada en yakın arkadaşı Nikki Boyer sonuna kadar yanında olur.

Ailesi ve çevresi, Doğu’yu 7 yıldır okuduğu mühendislik bölümünü bitirip herkesçe kabul gören sigortalı bir meslek edinmeye, sabah 9 akşam 6 işe gitmeye, münasip bir eş bulup bir an önce çoluk çocuk sahibi olmaya yönlendirmektedir. Oysa olağanüstü sıradan bir hayatı olan Doğu’nun tek isteği komedyen olmaktır. Başta bir türlü mezun olamadığı bilgisayar mühendisliği, “Bir Cem Yılmaz Olamayacaksın.” diyen ailesi, başarılarıyla Doğu’yu sürekli ezip geçen kız kardeşi Kübra, tek hayali bir Bmw almak olan karamsar arkadaşı Özgür, yürütemediği gönül ilişkileri ve her biri düzenli işlere girmiş ve aile kurmuş yaşıtlarına rağmen hayatını yoluna sokmaya ve çocukluk hayali olan komedyenliğin peşinden gitmeye çalışan Doğu’nun trajikomik hikayesi.

1860'larda İtalya'nın birleşmesi sırasında Sicilyalı bir prens, ailesinin sahip olduğu ayrıcalıkların ortadan kalkması ve devrim niteliğindeki değişikliklerle başa çıkmaya çalışır.