Sakin bir sahil kasabası... On beş yıl önce yaşanan ve üç gencin hayatını karartan korkunç olay, kasabanın üzerine kara bir gölge gibi çökmüştü. Zaman, acıları bir nebze olsun dindirse de, sırlar hala derinlerde saklıydı. Ancak şimdi, genç bir kadının esrarengiz ölümü, geçmişin karanlık dehlizlerini aralıyor. Unutulmaya yüz tutmuş sırlar yeniden gün yüzüne çıkarken, kasaba halkı geçmişle yüzleşmek zorunda kalacak. Bu ölüm, sadece bir başlangıç mı, yoksa on beş yıl önceki trajedinin bir tekrarı mı? Gerilim ve sırlarla dolu bu kasabada, hiçbir şey göründüğü gibi değil. Geçmişin hayaletleri, bugünün kabuslarına dönüşüyor.

Roma İmparatorluğu’nun MS 79 yılına doğru ilerlediği bir dönemde halk, eğlence ve ücretsiz yiyeceklerle yönlendirilir. Roma’daki halk, gün geçtikçe daha huzursuz hale gelir. Şiddete olan ilgi artar ve şehirdeki kargaşayı kontrol altında tutmanın yolu, daha büyük ve kanlı gösteriler düzenlemekten geçer. Ancak bu gösteriler, sadece eğlence amaçlı değildir; aynı zamanda toplumun dikkatini dağıtmanın en etkili yoludur. Roma halkı, heyecan verici gladyatör dövüşlerine olan ilgisini kaybetmemiştir. Fakat bu ilgi giderek daha kana susamış bir hâl alır. İnsanlar sadece dövüş izlemek değil, aynı zamanda vahşetin en çarpıcı anlarına tanık olmak ister. İmparatorluk, bu ihtiyaçları karşılamak için büyük bir arenaya, yani Kolezyum’a yönelir. Kolezyum, devasa bir yapı olarak Roma’nın merkezinde yükselir ve halka unutulmaz gösteriler sunmak için tasarlanır. Bu stadyum, gladyatör dövüşleri için mükemmel bir yer olur. Ancak Kolezyum, sadece eğlence sunmaz; aynı zamanda altında yaşayan ve çalışan binlerce insanın da hikâyesine ev sahipliği yapar. O insanlar, bu dövüşler için hazırlanırken aynı zamanda yaşamları pahasına dövüşür. Gladyatörlerin her biri, arenada kazanmanın ve hayatta kalmanın peşindedir. Her dövüş, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide gerçekleşir. Sonuç olarak, Roma halkı için Kolezyum sadece bir eğlence merkezi değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve dikkat dağıtmanın bir yolu haline gelir. Gladyatör dövüşleri, halkı meşgul ederken, her geçen gün daha fazla kan dökülür ve binlerce insan bu gösterilerin kurbanı olur.

Bu spor dizisinde Aşil tendonu sakatlığının ardından sahalara geri dönen NFL oyun kurucusu Aaron Rodgers'ın hayatı ve kariyerindeki dönüm noktalarını izleyin.

Yedi kadının hayatı, bazı ceset kalıntıların bulunmasıyla sarsılır.

Stockholm'de kurum içi soruşturmadan geçen bir dedektif, rahatlamak için bir kayak merkezine gider. Ancak bir genç kızın kaybolmasıyla, işe geri dönmek zorunda kalır.

Kurmacanın merkezi Kamurocho şehrinde, 1995 ve 2005 yılları arasında heyecan verici bir serüven yaşanır. Yetimhanede birlikte büyüyen dört arkadaş, katı kurallar ve disiplinle dolu yaşamlarından bunalır. Onlar özgürlüğü ararken, buldukları yer hiç beklemedikleri kadar karanlık olur. 1995'te kendilerini Yakuza'nın gölgesinde bulurlar; Kamurocho'nun gizli yeraltı dünyası, onların kaçış umudu olurken bir anda hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Yeraltı dünyasında zorluklarla boğuşan bu gençler, tehlikeli ama bir o kadar da cazip Yakuza âlemine adım atar. Yıllar geçer ve takvimler 2005'i gösterir. Zaman, her birine farklı yollar sunar. Şimdi, eski dostlukların derin yaralar aldığını ve aralarındaki bağların çatırdadığını görürüz. Toji Klanı ve Omi İttifakı arasındaki artan gerilim, yalnızca büyük bir çete savaşına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda bu arkadaşların yollarını da iyice ayırır. Kamurocho'daki bu kaotik ortam, geriye ne dostluk ne de sadakat bırakır. İttifaklar değişir, güven sarsılır ve geçmişin arkadaşlıkları şimdinin düşmanlarına dönüşür. Ama hikâye burada bitmez. Herkesin içinde bir umut vardır. Bu karanlık dünyada bile dostluğun izleri kaybolmaz. Fakat Kamurocho sokaklarında hayatta kalmak için her biri sert seçimler yapmak zorundadır. Zorluklarla yüzleşir, eski hatalarıyla hesaplaşırlar. Bu serüvenin sonunda ise kimin sadık kalıp kimin vazgeçeceği belli olur. İşte Kamurocho'nun hikâyesi, bir dostluk sınavının yanı sıra, güç, sadakat ve ihanete dair bir sınavdır! Bu şehirde kurallar basittir: Ya kazanan olacaksın, ya da kaybolup gideceksin. Ve onlar, bu kurallar altında yazgılarını belirlerler.

Amelia, Nantucket’ın en zengin ve etkili ailelerinden birine gelin olarak girmeye hazırlanırken hayatında büyük bir dönüm noktası yaşar. Koca bir düğün planlanır, her detay en ince ayrıntısına kadar düşünülür. Konuklar gelir, müzikler çalar, kahkahalar yükselir. Her şey tam da rüya gibi ilerler. Ancak, kimse beklenmedik bir olayın yaşanacağını tahmin edemez. Birden bire, düğünün neşesi yerini şaşkınlığa ve korkuya bırakır. Bu büyük gün, şoke edici bir ölümle altüst olur! Konuklar arasında fısıltılar dolaşmaya başlar. Olay yerine gelen polis, kimsenin yerinden kıpırdamamasını ister. Amelia, bir yandan üzüntü ve endişe içinde ne yapacağını bilemezken, bir yandan da herkesin dikkatli bakışları arasında gizem dolu soruların merkezine yerleşir. Kimse bu trajediyi beklemez. Ama şimdi, herkes birer şüpheli! Dedektifler ipuçlarını toplarken konuklar arasında gerilim yükselir. Arkadaşlar, akrabalar ve yeni tanıştığı insanlar... Hepsi şüpheli olabilir mi? Gözler tanıdık simalara çevrilir, her söz ve her hareket önem kazanır. Amelia, kendini aklamaya ve gerçeği bulmaya çalışırken, aile sırları yavaş yavaş ortaya çıkar. Geçmişin gölgesinde kalan anlaşmazlıklar, ihanetler ve saklanan gerçekler su yüzüne çıkar. Bu olay, yalnızca bir düğün trajedisi olmaktan çıkar ve bir yalanlar ağına dönüşür. Acaba, bu karmaşanın arkasındaki gerçek yüz ortaya çıkacak mı? İhanetler, güven testleri ve beklenmedik itiraflarla dolu bu gizem, herkesin hayatını kökten değiştirir. İzleyenler, Amelia’nın adım adım gerçeği arayışına tanık olurken, kimin dost, kimin düşman olduğunu anlamaya çalışır. Bu hikaye, sadece bir düğün değil; gizem, dram ve sürükleyici bir yolculuğun başlangıcıdır.